NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
230 - (2546) حدثني
محمد بن رافع
وعبد بن حميد
(قال عبد: أخبرنا.
وقال ابن
رافع: حدثنا)
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن جعفر
الجزري، عن
يزيد بن
الأصم، عن أبي
هريرة، قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لو كان
الدين عند
الثريا لذهب
به رجل من
فارس - أو قال -
من أبناء
فارس. حتى
يتناوله".
{230}
Bana Muhammed b. Râti'
ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Abd; Ahberanâ, İbnü Râfi' ise: Haddesenâ
tâbirlerini kullandılar. (Dedilerki): Bize Abdürrezzak rivayet etti. (Dediki):
Bize Ma'mer Ca'fer El-Cezeli'den, o da Yezid b. Esam'dan, o da Ebû Hureyre'den
naklen haber verdi. (Şöyle demiş): Resûlullah {Sallaliahu Aleyhi ve Sellem):
«Din Ülker yıldızında
olsa ona Acem'den bir adam —yahut Acem evlâdından demiş— gidecek, hattâ eline
alacaktır.» buyurdular.
231 - (2546) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
عبدالعزيز
(يعني ابن
محمد) عن ثور،
عن أبي الغيث،
عن أبي هريرة
قال:
كنا
جلوسا عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم. إذ نزلت
عليه سورة
الجمعة. فلما
قرأ: {وآخرين
منهم لما
يلحقوا بهم} [62
/الجمعة /3] قال
رجل: من
هؤلاء؟ يا
رسول الله!
فلم يراجعه النبي
صلى الله عليه
وسلم. حتى
سأله مرة أو
مرتين أو
ثلاثا. قال
وفينا سلمان
الفارسي. قال
فوضع النبي
صلى الله عليه
وسلم يده على
سلمان، ثم قال
"لو كان
الإيمان عند
الثريا،
لناله رجال من
هؤلاء".
{231}
Bize Kuteybe b. Said
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdü'l-Aziz (yâni İbnü Muhammed) Sevr'den, o da
Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in yanında oturuyorduk. Aniden üzerine Cum'a sûresi iniverdi :
«Onlardan diğer bir
takım gönderdi ki, (faziletçe) birincilere yetişememişlerdi.» [Cum'a 3] âyetini
okuyunca bir adam:
— Kim onlar yâ
Resûlallah! dedi. Fakat Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona iltifat etmedi.
Hatta adam kendisine bir, iki veya üç defa sordu. Aramızda Selmân-i Fârisi de
vardı. Derken Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) elini Selman'ın üzerine koydu.
Sonra:
«iman Ülker yıldızında
olsa, bunlardan bazı kimseler onu elde edecektir.» buyurdu.
İzah:
Bu hadisi Buhâri «Sûretü'l-Cum'a»
tefsirinde tahric etmiştir.
Ülker yıldızı Süreyye
yıldızıdır.
Acem tâbiri, Arablarca
Arab olmayan müslümanlara itlâk edilirse de, burada ondan murad; Fürsler yâni
İranlılardır. Nitekim Türkçemizde biz de onlara Acemler deriz.
Hadis-i şerif Acemlerin
faziletini bildirmektedir. Acemlerden bu fazilete nail olan ilk zât Hz.
Selmân-ı Fârisi'dir, Hz. Selinân'ın diyanet ve faziletleri müstakil bir kitap
dolduracak kadar çok ve meşhurdur. Biz buracıkta Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in :
«Selman bizdendir.
Ehl-i Beyt'tendir.» buyurduğunu hatırlatmakta iktifa edeceğiz. Hz. Ali'nin de:
«Selmân, Lokman gibidir.» dediği rivayet olunur. Çok yaşamış, bir rivayette Hz.
Osman'ın hilâfeti zamanında otuzbeş veya otuzaltı tarihinde Medâyin'de vefat etmiştir.
Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında vefat ettiğini söyleyenler de vardır. Künyesi
Ebû Abdullah idi. Selmân-ı Hayr namiyle şöhret bulmuştur. Kendisini İslâm'a
nisbet eder: «Ben İslâm'ın oğlu Selmân'im!» dermiş.
Kanâati âcizânemce bu
hadisde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Hanife'ye işaret buyurmaktadır.
Nedense görebildiğim Müslim ve Buhari şerhlerinin hiç birinde bundan bahseden
olmamıştır. Nihayet Seyyid-i Muhammed Habibullah'ın «Zâtü'l-Müslim» adlı
eserinde hülâsasını arzettiğim şu malûmata rastladım: «Bu hadisin fazileti
bilûmum Fâris evlâdına şâmil ve şüphesiz meşhur sahâbi Selmân-ı Fars'i bu
faziletin başında olmakla beraber yine şüphesiz ki, bunda İmam Ebû Hanife
Nu'man b. Sabit (Rahimehullah)'in da büyük menkabesi vardır. Hattâ hadisden onun
kastedilmiş olması mümkündür. Nitekim «Müslim'in bir rivayetinden bu mânâ
zahirdir...
Acemlar arasında
Selmân.ı Fârisi'den sonra İmam Ebû Hanife kadar ilmiyle, re'yinin isâbetiyle ve
dininin metânetiyle şöhret bulan başka biri yoktur...>
Nevevi bu hadis-hakkında
sadece şunları söylemiştir: «Hadis-i şerifde Acemlerin faziletine ve yerine
göre mecazla mübalağanın kullanılmaları caiz olduğuna açık delil vardır.»